İyiliğin kılıcı kınından çıkarıldı. Şanlı sancak açılmak üzere...
Bir tarafta Mescid-i Aksa’yı yıkıp tapınağı yeniden inşa etmeye çalışan şeytan, diğer tarafta içinde ‘Mehdi’yi barındıran İstanbul! Bir tarafta yeryüzüne çıkmaya hazırlanan ‘dünya kralı’, diğer tarafta ellerinde iyiliğin kılıcıyla bekleyen müminler! Bir tarafta yeraltı ile irtibatlı dalgıç ırk, diğer tarafta semaya açılmış eller! Bir tarafta ‘şey’ler, diğer tarafta kelimeler! Bir tarafta deccaliyet, diğer tarafta ise Mehdiyet… Meydan okuyan şeytan, dua eden insan…
‘Kıyamet holding’ olanca gücüyle çalışıyor. Bizi, çaresiz olduğumuza inandırmaya çalışıyor.
Korku düzenini kurmak için tüm şeytani teknolojileri kullanıyor. Ve en önemlisi ümidimizi kırmaya çalışıyor. Ama biz ümidimizi hiç kaybetmiyoruz. Çünkü Cennet sözümüz var. Ve bize hep ümit veren bir kalemimiz. Hayati sırrımız. Tasavvufu geçmişe hapseden statükocu âlimlerin aksine, onu bugünle irtibatlandıran, bize bugün umut veren Hayati Sır’ımız…
Şimdiye kadar birbirinden hayati beş kitap yazan Hayati Sır. Hâlâ suretini gizleyen Hayati Sır. Yüzünü göstermiyor belki ama kelimeleri bizlerle, hep yanımızda. Son kitabı Sonsuz ‘Bir’ Aşk (Kıyamet Zamanı). Bu kitabıyla ilgili konuştuk, biz sorduk, o yanıtladı. Ama yanıtlayan o muydu, bilemedik!
Aşk içinde kıyamet olur mu?
Sonsuz ‘bir’ aşkın içindedir, ‘Kıyamet Zamanı’! Buradan başlamalı tefekkür etmeye… Kıyamet zamanı ‘dua’ya sarılmanın son vaktidir… Ve ‘bir’ aşkın elbette! O ‘aşk’a yakınlaşmanın… Bize verilen zamanı bugüne kadar iyi kullanamadık… Şeytana kaptırdık! Şeytan işte şimdi diyor ki insana, senin sonun yakındır! Biz de diyoruz ki ona, o ‘bir’ aşkın içinde ümit hiç tükenmez… ‘Dua’ müminin silahıdır... Ey!
‘Cennet sözü’ her müminin elinde bir ‘iyiliğin kılıcı’na dönüşecektir… Ve o söz inşaallah Mehdi Aleyhisselamı getirecektir… Şeytan da bekliyor, biz de bekliyoruz… Ve kıyamet kapıda belki de…
Elbette en doğrusunu Cenab-ı Allah bilir…
İnsanlığın gerçek kurtuluşu ‘İslam’dadır…
Hayati Sır’ı anlamakta güçlük çekenler, hep aynı yazıyor diye eleştirenler var. Niçin sürekli yazıyorsunuz? ‘Bir’ kitap yetmez mi?
‘Kıyamet Zamanı’, insanların yeniden ’Peygamber yolu’na dönebilmeleri için yazılmıştır… Açık bir ümmiyet tercihidir! Zihinlerin, kalplerin yeniden ‘temiz’ ve duru bir hale getirilmesi amaçlı bir ‘dua kitabı’dır… Kur’an-ı Kerim’i, Sahabe-i Kirâm ölçüsünde, saf ve duru olarak anlayabilme ve hayatımıza mal edebilme gayretiyle ‘kalem’e alınmıştır… Peygamber Efendimizin “Biz ümmi bir ümmetiz…” hadis-i şerifine sadık kalınarak yazılmaya gayret gösterilmiştir…
Bugünün bir hastalığı olan ‘karmaşık okumalar’ tümüyle kitabın dışında bırakılmıştır… Artık ‘marifet’ haline gelebilmiş bir bilgi ışığında ‘söz’lendirilmiştir… Ve bu ‘söz’, bu Cennet sözü, inşaallah hepimizi ‘bir’leyecektir… Çünkü ‘iyiliğin kılıcı’ artık kınından çıkarılmış ve şanlı sancak açılmak üzeredir! Ey!
Açılmak üzere olan sancak, kitabınızın kapağındaki sancak mı? Kitabınızı ‘oku’yan, sancağı da açmış olacak mı?
Bu sorunuzun cevabı ümmi ‘kalb’lerin içinde, hayati bir sırdır!
Sizce şeytan Hayati Sır’dan korkuyor mu?
Kınından çıkarılmış iyiliğin kılıcından… ‘Kalem’ bu ‘söz’ü yazarken, kelimeleri de ‘bir’lemeye çalışmıştır… Kelimelerin ‘bir’lenmesi, insanın ‘meleke’lerinin de birlenmesidir! ‘İnsan’a secde etmiş meleklerin ‘bir’lenmesi… Ve şeytanın azli!
Şeytanın azli! İlk kez sizden duyuyoruz. Şeytan azledilmek ister mi? Kelimeler ‘bir’lendiğinde şeytan da kurtuluyor mu Cehennem’den?
Söylemiştik! Aşk ‘aslında’ bir söz dinleme sanatıdır!
Nar ve nur insanın yüzüne yansır mı?
Bugün itibariyle insanlar seçimlerini yapmışlardır… Şeytanın teknolojisinin ‘ateş’ten köleleri ve Cennet tabiatını bu dünyada da koruyabilmiş, şeytanı o tabiatının içine almamış, nur yüzlü secde kardeşleri… Cennet ve Cehennem ‘zahir’de görünmese bile şu an her insanın yüzünde ‘aslında’ aşikârdır! Ey! Yeter ki biz ‘oku’masını bilelim!
Şeytanın okumakta güçlük çektiği nedir? İstanbul mu?
Kudüs, Şam ve İstanbul’un hepsinin ‘manevi iklim’leri vardır… Ve şu an dünya, bu üç şehir üzerine kilitlenmiştir… ‘Dünyanın geleceği’ ile ilgili karar vereceklerini sananların ellerindeki dokümanlar artık yetersiz kalmaktadır… Çünkü ‘halk’ın maneviyatı hiçbir zaman tam olarak bilinememektedir… Daha doğrusu ‘halk’ın ‘Hakk’a yakınlığı onlar tarafından bir türlü test edilememektedir… Her geçen gün, şeytanın teknolojisine katılan insanların sayısının artması onlara yeterli gelmemektedir… Çünkü ‘kalb’leri ‘hidayet’e açılmış secde kardeşleri de ‘Peygamber yolu’nda artık ‘bir’lenmişler ve Hakk’a doğru yürümeye başlamışlardır! Ey!
Sancak-ı Şerifin açılmasına çok az bir zaman kalmıştır…
‘Şimdi’ tek ‘bir’ andır! Ve başka da ‘bir’ an yoktur… İşte ‘İstanbul’ bu anın içinde yüzü Mescid-i Haram’a dönük olarak kıyam edecektir… Ve sonra da ‘isra’ gerçekleşecektir… Muallak Kaya’sının üzerinde tam ‘bir’ manevi bütünlük içinde namaz kılınacaktır… ‘Mescid-i Aksa’ bize emanettir! Ve hiçbir secde kardeşim bu emanete hıyanet etmez, edemez… ‘Sahabe-i Kirâm’ gibi olmalıyız… ‘Ümmi bir ümmet…’ Ey!
Dua buyurun lütfen…
Ümmi bir ümmet olamayanları ne bekliyor? Karmaşık bilginin, okuryazarlığın ateşiyle yanacaklar mı?
‘Kıyamet Zamanı’ yaklaştıkça insanla kalbi arasındaki ‘örtü’ ya kalkacak, ya da iyice kalınlaşacaktır… Kalbi perdeleyen bu ‘örtü’ kalktığında insan, Rabbini görebilecektir… ‘Örtü’nün kaldırılamaması durumunda ise ’şeytan’, tüm ‘hakikat’i bu ahir zamanın içinde bile olsa ‘insan’dan gizlemeyi başarabilecektir… Ve o insan belki de geri dönüşsüz olarak, şeytana hizmet edecektir… ‘Saff’lar belirlenecektir… Mehdi’nin secde kardeşleri ile ‘Deccal’in ateşten köleleri! ‘Biz’ hâlâ bir ümit var diyoruz yine de herkes için… Kıyamet öncesi, hemen ‘şimdi’, bir karar verilsin artık… Hangi taraftayız? Ey! Ey ki ey!
İyilerin ‘saff’ında yer bulabilmek için ne yapmalıyız?
Artık bu ‘bir’ zamanın içinde hepimiz, en ihlaslı ‘dua’ların peşinde olmalıyız… Bu sıkışık dünya kalbini, o sonsuz nura açılabilenler, inşaallah bu ‘hakikat’ ‘oku’masını yapabileceklerdir… Ve onların Rablerini görebilmeleri ümit edilir… O an işte, o tek ‘bir’ anın içinde şeytanın, ‘insan’ üzerindeki hükmü sona erecektir… Ve Kur’an’ı Kerim o ‘bir’lenmiş kalbe yeniden inecektir… Cenab-ı Allah belki de kelime kelime o sevgili kulu ile konuşacaktır…
Elbette en doğrusunu Cenab-ı Allah bilir…
Biz de o kelimelerle mi dua edeceğiz?
‘Kıyamet Zamanı’ sonuç olarak bir ihtiyaçtan yazılmıştır… Bir dua ihtiyacı… İslam Âleminin şu an, her zamankinden daha çok ‘dua’ya ihtiyacı vardır… Aslında dünya yaratıldığından beri ‘insan’ın, şu günlerde olduğu kadar ‘bir’ duaya ihtiyacı hiç olmamıştır! Çünkü şeytan hiç bu kadar azmamış, azgınlaşmamıştır… Dumansız ateşten teknolojisiyle dünya üzerinde hiç bu kadar yaygınlık kazanamamıştır… Ve ‘insan’ı kuşatamamıştır…
İşte her müminin, şeytanın bu kapsama alanından çıkabilmesi için elindeki tek silahı ‘dua’dır…
Tüm İslam Âleminin ‘bir’likte yapabilecekleri tek ‘bir’ dua, inşaallah şeytanın tüm oyununu bozabilecek ve onun sonunu hazırlayacaktır… Ey!
Şeytanın sonu, kıyametin yaklaştığı anlamına da gelir mi?
Evet, ‘Kıyamet Zamanı’ aslında, bizler için ‘bir’ Cennet sözüdür! ‘Bir’ mümin için korkulacak hiçbir ‘şey’ yoktur… Bu ‘Cennet sözü’, secde kardeşleri için ‘iyiliğin kılıcı’dır! Ve Mehdi Aleyhisselamın geleceğini haber verir!
En başta söylediğimizi, bu söyleşinin en sonunda bir defa daha söyleyelim! Sancak, Sancak-ı Şerif inşaallah artık açılmak üzeredir… Ey!
Elbette en doğrusunu Cenab-ı Allah bilir…
Ve insanların kitleler halinde Allah’ın dinine girecekleri günler çok yakındır…
Peki kıyamet yakın mıdır?
Elbette, ‘Kıyamet zamanı’ yaklaşıyor diye hiç kimse kesin bir söz söyleyemez… ‘Gayb’ı biz bilemeyiz… Ancak şu kadarını söyleyebiliriz ki ‘kıyamet’ her an kopabilirmiş gibi ‘dua’ya sarılmalıyız… Bu kitabın yazılmasındaki en büyük amaç budur… ‘Kıyamet’ öncesi her insanı ‘bir’ duaya çağırmak… ‘İslam’a ait olmayan bir hayatı artık terk etmeliyiz… Ve hemen ‘şimdi’ her kötülüğe karşı hep ‘bir’likte ‘saff’ tutmalıyız… Evet İslam toplumunun yeniden bir dirilişe ihtiyacı vardır… Her zaman ve her mekânda, her sınıf insanın ihtiyacını karşılayacak ve bütün hayatı kucaklayacak olan bir diriliş… İşte bu diriliş, ‘İstanbul’da ‘Mehdiyet’in zuhur etmesiyle birlikte başlayacaktır… ‘Adalet’ ve ‘hidayet’ yeryüzünün her yerine yayılacak, inşaallah insanlar, yeryüzünün ahengini bozan şeytanın karmaşasından kurtulup, huzuru ‘İslam’da bulacaklardır… Ey!
Röportaj: Hasan Tevfik
http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=256073 - 17.05.2012