top of page

Ey sevgili, ne olur bekletme bizi, kurtar çocuklarımızı!


Hakikatler ortaya çıkınca yalan biter… Yalanın çeşidi, gizliliği, ustalığı tarihte hep aynı nano topluluğa aittir. Bütün bir tarih bu sahtekârların başarılarıyla doludur. Gün gelir öyle geliştirirler ki yalanlarını ister istemez hayran bile kalabilirsiniz. Yalanlarını fark etmezseniz (onları yakalamanız için sizin de tarihe, kültüre, bilime ait bütün kitapları yutar gibi okumanız, yeni bilgileri ise halktan gizleyerek, yalnızca sizinle aynı kanı taşıyanlarla paylaşmanız ve muhteşem bir ansiklopedik zihne sahip olmanız gerekebilir ) (ya da Allah'ın sevgili bir kulu olup, sahte bir yüz ifadesini, sözü, sesi, hemen hissetmeniz, hakiki olandan ayırma hikmetine mazhar olmanız gerekecektir), onların tarih boyunca söyledikleri o dev yalanlarının, bir senfoniyi dinler gibi peşinden sürüklenirsiniz.

Yoksa bu günlere nasıl gelebilirdik… Bunu nasıl açıklayabiliriz kendimize… Bu karanlık günlere, acının, feryadın her yanımızı kapladığı, zulüm dolu günlere.

Yediğimiz gıdaların, içtiğimiz suların kasıtlı olarak bozulduğu, lüks oteller zincirine benzer hastanelerin, hızlı konut projeleri gibi çoğaldığı, her yanımızı saran tehlikeli ışınların ortasında, yaralı hayvanlar gibi debelendiğimiz bu günlere, bilerek, isteyerek mi geldik?

Allah'ın yarattığı her şeyin içindeki mükemmel cevheri, bilerek, isteyerek mi değiştirmeye çabaladık. Yeryüzünde açlığı bitirip, hastalarımızı iyileştirmek için şefkatli bir gayret göstermek yerine, hiç dinlenmeden, daha fazla insanın öldürülmesi için, bütün gaddarlığımızla, en yüksek teknolojileri kullanarak devasa silah sanayileri kurduk.

Ormanları, denizleri, içlerindeki bütün canlılarıyla tükettik, atmosferi deldik ve hepsini, yeni dünya düzeninin öjenik uygarlığı için yaptığımızı söyledik.

Önceleri cennet gibi bir yeryüzünde yaşayan talihli insanlar olarak bütün bunları hipnoz altında kalmadan yapabilir miydik? Yapamazdık!

Kitle iletişim araçlarıyla şuuraltımıza sokulan modern hayatlar, büyük prodüksiyonlu filmlerdeki 25. kareler, gençleri etki altına almak için özel ürettikleri müziklerinde kullandıkları ses teknolojileri, ses majileri, nokta bazlı frekans atışlarıyla hepimiz hipnoz altına alındık.

Yoksa nasıl gelirdik bu günlere… Çocukları öldürüp, yüzlerini, küçük bedenlerini parçalayıp, sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi, bütün bu dayanılmaz acıların ardından hiç utanmadan, sıkılmadan, bu onursuz yalanları nasıl söyleyebilirdik….

İşte bir gün, o gün, o an gelip hakikat ortaya çıkınca, taşlar kayalar bile arkalarında saklanan bu zalimleri ele verince, o zaman, basit, yoksun bir hayatın huzurlu günleri yeniden başlayacaktır hepimiz için….

Ey sevgili, bu günlere ulaşabilecek tâkat kalmadı bizde artık… Affet bizi… Ne olur yardımımıza çabuk gel. Çocukların parçalanmış, kan içindeki yüzleri gitmiyor gözlerimizin önünden. …

Koş, yetiş, sevgili, ey sevgili, bizden önce, ne olur o çocukları kurtar. Halim Selim

bottom of page