top of page
Ara

Yardım senin kendi içinde, kalbinde!

  • Halim Selim
  • 21 Mar 2007
  • 2 dakikada okunur

Hayatının eşiğinde duruyordu… Sanki bir adım daha atsa dışına çıkabilecekti hayatının… Birden ayakları ters dönmüş gibi oldu bileklerinden… Eşik cini bu olmalıydı… Davet beklerdi hep içerden… Çağırıldığı an, kim olursa olsun, tersyüz ederdi onun hayatını… Yolunda giden ne varsa bozulurdu… Aile dağılır, hastalıklar artar, zaaflar kabarır, şehvet azardı…

Şimdi, hayatının eşiğinde, beklediği cevap nihayet geldi… Ölmeden önce huzura çağırılacaktı… Cinini yenmişti… Onu bu dünyada bırakabilecekti… Üzerinde biriken kirli bir örtüyü çekip çıkarır gibi cinini fırlatıp attı eşikte… Sonra bir adım daha attı ve asıl hayatından içeri girdi…

Dünya hayatının, ona fark ettirmeden, gizlice, vücudunda yapılandırmaya çalıştığı atom altı parçacıklarının nano kirliliği dışarıda kaldı… Başaramamışlardı… Vücudunda, şeytanın izi olan her şeyi dışarıda bırakabilmiş, huzura doğru ilk adımını atmıştı…

Zihni, kalbinin içinde korunmuştu… Zikir yaparak içtiği temiz kaynak suyu, kanının ateşini söndürmüştü… Toprak kazanmıştı… Allah, ona, toprağa üflediği ruhunu geri alabilecekti şimdi…

( Tam burada gözyaşlarımı tutmakta zorlanıyorum… Susuzluktan kurumuş ruhumun, toprağına düşüyorlar birer birer yağmur taneleri… Peygamber efendimizin bu dünyaya gönderilişinin hikmetini şimdi daha iyi anlıyorum…

Ve bırakıyorum gözyaşlarımı… Harfler ıslanıyor, yazı dağılıyor, kâğıtlarıma kuşlar konuyorlar… Koşup ağaçların gövdelerine sarılır gibi harflerime sarılıyorum…

Dua başlıyor… Gözyaşlarımdan ıslanmış kelimelerimle Allah’a yalvarıyorum…

Herkes eşikte bekleyen kendi cinini içeri davet etsin diye programlanmış bugünkü dünya hayatı… Çocuklar bu yüzden bu kadar korunmasız bırakılmışlar… Onlara her yönden saldırıyor şeytan… Teknolojik ejderhasını kullanıyor bunu yapabilmek için… Çocukların bir lunaparkta, gecenin karanlığında, ışıklı bir dönme dolaba binme istekleri gibi masum bir arzuyu barındırmıyor teknoloji ile oynanan bu tehlikeli oyun… Dönme dolabın balkonlarında, gökyüzüne doğru bir yolculuk yapmak yerine, bin bir başlı ejderhadan hücrelerine yayılan radyasyonla, beyinlerinde, vücutlarında büyük tahribatlar oluşuyor… Hastalanıyorlar… Vücutları güçsüzleşirken, içlerindeki şiddet duygusu, zamanla, önlenemeyecek bir şekilde her an daha çok artıyor…

Çocuklarının bu acil durumunu, teknolojiyle yaşamayı ilerlemek, çağdaşlaşmak ile eş anlamlı gören aileleri bir türlü fark edemiyorlar… Ya da onlara bu hakikat fark ettirilmiyor… Çünkü onlar da farklı bir tüketim çılgınlığının içine sürükleniyorlar…

Eşik cini herkesin içinde başköşeye oturmuş… Oradan, ateşten gözleriyle bize bakıyor… Bir gün, bir an, her an size de sıra gelecek diye fısıldıyor zihnimize… İşte tam bu sırada, ben, huzura çağırılıyorum…

Huzurda olmama rağmen, hâlâ, orada, bu çocukların hakkını, tekrar geri döneceğim bu dünyada nasıl koruyabileceğimi düşünüyorum…

Ve gözyaşlarım, göz pınarlarıma geri dönüyorlar… Ruh inceliğimin yerini harflerimin kılıç keskinliği alıyor…

Kalbimin cihadı başlıyor. Halim Selim

 
 
 
bottom of page