Kalem’in yolculuğu Cennet’te son bulur
Yazı, ilahî yolculuğumun rehberidir… Daha doğrusu kelimelerim benim rehberimdir… Kelimeleri yazarken onları bütün anlamlarından sıyırıp öyle yazmaya gayret ederim… Çocukluklarına döndürmek isterim harfleri… Sonra onlarla birlikte Cennet’e geri dönerim… O nurlu bahçenin içinde yol alırım yazarken… Ateş dışımda, dünyada kalmıştır artık…
Kalem bizi Cennet’in o muhteşem sessizliğine kavuşturmuştur… Huzura çağırılmayı bekleriz şimdi o rüzgârlı ağacın ışıltılı gölgesinde… Yazının yolculuğu en uzun yolculuktur, sessiz bir kalem için…
Kalem durunca hayat biter… Harfler birer birer ölür… Kelimeler cansız kalır… Kâinatı anlayamazsınız artık… Cennet’e varamazsınız… Huzura kavuşamazsınız…
Yazının bir varlık alanı yoktur… Yazdıkça var olma biter… Hiçlik bile ‘hiç’ olur… Yaza yaza Allah’ın huzuruna kavuşursun…
Dünyayı unutursun… Dünya ateşi söner içinde… Nefsin bütün arzularından kurtulursun…
Şimdi ifade bulur ilahî aşk… Nefsin ölümü, kelimeleri canlandırır yeniden… Secde hali budur… Allah’ın huzurunda O’nun kelimeleri ile konuşursun…
Bu kelimelerin gölgesi düşer işte dünyada yazılan her yazıya… O dev ağaçların altları çocukluk düşlerimizin hummalı anlarıyla nasıl doluysa, bu dünyadaki kelimelere düşen Cennet’in gölgesi de benim sana olan aşkımı ifade eder, kalem yazdıkça…
Yazının yolculuğunu kalemle birlikte aklım yapmaz sadece… Kaleme sığınmış nur da kalbimle birlikte yol alır Allah’a…
Ey sevgili, ‘söz’ün bütün imgeleri Cennet’in habercileridir… En güzel ifade, en güzel isimle olur… İsm-i Azam, kalemin kalple yolculuğunda kendini açıklar sana… Sen bu dünyadayken bile Cennet’i sana yaklaştıran İsm-i Azam’ın bu sırrıdır… Sırrı yazan kalem kendini gizler herkesten… Yüzü yoktur onun…
Kelimeler onun yüzüdür… Kâinatın o kuşatıcı, ulaşılmaz sessizliğini hissedersin bu kelimelerin zikri arasında gezinirken… Cennet bahçesinin içinde bir kelime olursun yeniden…
Yazının tenha yolculuğu seni bu dünyadan kurtarmış, Cennet’e kavuşturmuştur…
Allah’a şükredersin