Aşkın nuru
- Hayati Sır Web Sitesi
- 20 Ağu 2008
- 1 dakikada okunur

Ağaçların arkasında ağaçlar var… Ağaçların arkasında ağaçlar… Sonra yine ağaçlar… Ve orman… Sonra o altın kumsal… Masmavi deniz ve yunuslar…
Orada bekliyorum işte seni… Altından kelimelerin kumsalında… Bir fakir olarak…
Ey sevgili…
Söze başlamak için hakikatin aynasına bakmam gerekli… Sır kalkmalı aramızdan… Yüzleşme gerçekleşmeli… Ve o an başlamalı söz…
Ey sevgili… Aşkın dili ile yeniden dönmeliyiz Cennet’e… Dünyada kalmak isteyen insan hiç mümin olabilir mi? Hepimizin kalbi, Allah’ın huzuruna çıkmak için çarpmıyor mu? Huzura alınmak ve el-Emin olmak…
Dünya bizi oyalamasın o zaman… Cennet’in sözsüz diline kavuşmak için yazarak unutmalıyız bu dünyada ne varsa…
Unutmak için her şeyi hatırlamalıyız önce… Ne yaşanmışsa bu dünyada, şu ana kadar, bütün incelikler, zulüm, kan ve gözyaşı…
Bilmeden, öğrenmeden neyi unutacağız… Dünya bizi unutmayacak, biz dünyayı unutacağız…
Ey sevgili…
Kelimelerin ilk hâli… O hâlin içine girmeden nasıl konuşabiliriz seninle… Yalnızca dua eden olmamalı insan… Kâinatın duasının içine girmek için çabalamalı… Bir kelime olmalı, bir harf, bir nokta… Ve kalbin tavafında yüz yüze gelmeliyiz seninle…
Ey sevgili…
Ağlayarak birbirimize koşmalıyız, sözü almadan aramıza… Birbirimizden emin olmanın verdiği huzurun yerine ne konabilir ki dünya hayatında? Allah’a teslim olmanın yerini bir söz, bir arzu, bir aşk alabilir mi?
Şeytanın örtüsünü çekip alabilirsen üzerinden, Allah’a teslim olursun…
Secdenin sırrı bu an açılmaz mı sana? Ateşi, secde ettirirsin, Allah’a…
( Ağaçların, ağaçların, ağaçların birbirlerine sürtünmesi çıkan rüzgârla… Kum tanelerinin uçuşarak altın çölün üzerinden suya, okyanusa kavuşması… O sessizlikte önce ilk harf, sonra diğerleri ve ilk kelime…
O kelime dile geldiğinde kâinatın genişlemesi bir an duruyor ve tek bir anın içinde yoğunlaşıyor bütün kâinat…
O kelime işte…
İnsana emanet edilen sır…
Aşkın nuru…
Nurların efendisi… Halim Selim