Gazze’de yaşananlara konforlu köşesinden ahkâm kesenlere açık davet!
Gözlerimin içine bakarak, ağzı yemek dolu bir ses tınısıyla, pervasızca, uluorta söylediklerini duyunca, çocuk kalbimden dışarı çıkmak zorunda kalıyorum… Ve hiç söylemek istemediğim şeyler söylüyorum ona… Belki büyük bir günaha giriyorum… Ama tutamıyorum artık kendimi… Çünkü söz Gazze’ye gelince, mahremiyete varan bunca görüntü karşısında bile birdenbire kıyaslama yapmaya başlıyor… Öldürülen yüzlerce çocuğun parçalanmış yüzlerinde iki küçük nokta gibi kalmış kanayan gözlerinden utanmıyor hiç… Ama diyor, anlamaya çalışmalısın sen de… Orada, her yönden sıkıştırılmış bir halde yaşayan yahudilerin durumunun ne kadar zor olduğunu…
Köpek!
Gel otur o zaman karşıma… Seninle acının tarihi üzerine bir münazara yapalım… Vicdanı olan herkes için böylesine açıkça görünen ve bir de sinsi sinsi yayılan saklı zulmün tarihi üzerine… Ve sonunda da masanın ortasına bir silah koyup, rus ruleti oynayalım seninle…
Var mısın? Korkak sünepe! Cesaretin var mı söyle, tarihteki bütün hakikatlerle yüzleşmeye? İnsan bu kadar rahat konuşabiliyorsa, bir karşılığı da olmalı artık bu kadar rahat sarf ettiği sözlerinin değil mi? Ölüm bile göze alınmalı her hakikatle yüzleşmenin sonucunda…
Konuştukça ağzından salyalar saçan köpek, söyle şimdi ne olur! Var mısın hayatlarımız üzerine bu gerçek ruleti benimle oynamaya?
( Kelimelerim kuştüyü birer yastık gibi başımın altına seriliyorlar usulca… Uykusuz geceler geçiriyoruz birbirimize sarılarak tahta masanın üzerinde… Kelimelerim, ben ve Gazze’de ölümü bekleyen çocuklar…
Silah masanın üzerinde, tek kurşun sürülmüş namluya öylece bekliyoruz…
Kaçtı alçak!
Ölüm işin ucunda olunca kaçtı… O çocukların hunharca öldürülmesini mazur görmem için beni ikna etmeye çalışan alçak… Ben silaha kurşunu sürünce kaçtı…
Ben yine de bekliyorum masada… Gazze’de yapılan katliamı hâlâ mazur göstermek isteyen her kim varsa, önce kendi hayatını koysun ortaya ve gelsin karşıma… Silah masada dursun öylece… Ve biz konuşalım zulmün ve acının tarihini bütün ayrıntılarıyla…
Öyle kolayca konuşmak olmaz kule gibi köşelerinizden… Köşenden ayrılıp hayatın içine ineceksin önce… Sokağa çıkacaksın… Uykusuz geceler geçireceksin, bunca yoksunluğun, çaresizliğin, acımasızlığın ortasında zulmün bu kavurucu ateşi içinde yanarak…
Kelimeler bile seslerini yükseltmeye çekinecekler seninle konuşurlarken… Birbirinize sarılmış bir halde uykuyu bekleyeceksiniz… Uyku bir türlü gelmeyecek… Göz kapaklarınız bir türlü kapanmayacak… Kapanırlarsa unutmaktan korkacaklar bunca acıyı… Unutmayacak, unutturmayacak, unutturmak isteyenleri de, masaya, üzerinde silah bulunan o tahta masaya çağıracaklar hesaplaşmak için…
Ey yüzleri parçalanmış bu yüzlerce çocuğun, küçücük bedenleri üzerinden köşeyi dönmüş, vicdanını satmış, yüzünü gerdirmiş, kalpsiz korkak! Kendi konforunun çok uzağında, onca zulüm altında, acı içinde geçen hayatları birbirleri ile kıyaslama canisi!
Davetim sanadır… Silah masada bekliyorum seni… Gel, bir an önce otur karşıma! Hayati Sır