Secdenin kelimeleri
Zamanı iyi kullanmalıyız… Size söylüyorum! Hayrı ve barışı dünyanın her yerine yayabilmek için hiç durmadan çabalayan kardeşlerime… Size! Kâğıtları ‘oku’maktan çok, ateşten ekranlara bakmak zorunda kalan ‘yeni’ kardeşlerime…
Tabiat akıyor üzerimizden oysa… Gökyüzünden ormanlara, ormanlardan ağaçlara, ağaçlardan kâğıtlara… Ve kelimelere!
Gelin bu kelimeleri ateşin üzerinden ‘oku’mayın! Tabiatınıza aykırı davranmayın… Kendinize kör olmayın! Ateşi su, suyu ateş sanmayın!
Kendinizi topraktan koparmayın…
Dumansız ateşin illüzyonuna kapılmayın…
Hem var hem yok o! Sizin elinizde aslında onun hayatı… Kararında kullanırsanız onun hızını, hayrına bile çalıştırabilirsiniz şeytanı… Ama hâlâ zaaflarınızı örtememişseniz nefsinizin, her an arzu kırbacını yüzünüze şaklatabilir o… Hipnoz eder sizi… Ve kapatamazsınız o ateşten ekranını bir daha… Gün gelir ‘Sekar’a fırlatılırsınız sonra… İster istemez ateş halkından olursunuz artık…
Şimdi!
Bir ağaç altı bulun kendinize… Kitaplarınızı ve defterinizi yanınıza alın… Başlayın ‘oku’maya kitabınızı… Yapraklarını çevirin ağaçların… ‘Oku’yun, yazın, dua edin… Göreceksiniz o içinde olduğunuz an hakikat olacak sizin için… Nur içinde kalacak kelimeler… Ve siz ‘an’layacaksınız o ‘an’ı… An denen o kelimeyi… Kendinizi bileceksiniz!
Ey hakikat!
Bir kâğıt, bir kalem ve Cennet! Hepsi bu!
Bir ağaç altında, sonsuz bir anın içinde, huzurda! Başka ne isteyebilir ki iyi niyetli bir insan… Duyabiliyorsa eğer kalbinin sesini hâlâ… Kalbi onu uzaklaştırır ateşten ekranlardan… Bilir çünkü o ateşi, kanı! Maddenin çekici yalnızlığını… Ve dünya hayatını… Bilir, Cennet’i neden kaybettiğini insanın… Bilir o, bilir hakikatini, kendinin… Kendini bilince, Rabbini bilir… Uzağında tutar o zaman kalbini ateşten…
Ey hakikat! Yalnız kalmamalı kalb! Cemaat olmalıyız yeniden… Ağaç altlarında buluşmalıyız… Bir kâğıt, bir kalem ve Cennet!
Şeytanın kolaylaştırdığı buluşmalardan kaçınmalıyız, ateşin üzerindeki! Cehennemin yakıtı olmamak için hemen, şimdi, bir ağaç altı bulup, o sonsuz anın içine kendimizi bırakmalıyız… Ateşten bir an önce kaçmalıyız… Aramızdan çıkarmalıyız artık hızlı şeytanı… O zaman göreceğiz ki dünya hayatı bile sonsuzmuş! Şeytan bizi ne kadar korkutmuş, oyalamış, vaktimizi çalmış…
Ateşten ekranlar çıkınca aramızdan, ağaçlar, kuşlar ve kelimeler de katılacaklar sohbetimize… ‘Söz’ bizim olmaktan çıkacaktır artık… Hakikat dile gelecek!
Ey hakikat!
‘An’ladık şimdi ve hakikati bildik işte!
Kelimelerini gördük!
Sustuk o zaman!
O ağaç altında, serin toprağın üzerinde, hep birlikte, namazımızı kıldık…
İlk secde kardeşliği böyle başladı işte! Cennet’te!
Bir kâğıt, bir kalem ve kelimeler!
Nurlu kelimeler!
Secdenin kelimeleri!
Hayatın Sırrı!