Sözün ‘söz’ü ve ağaçların hikmeti!
Yeni bir dil gerekli… Bu yüzyılda! Sanki eskide kaldı tüm konuşmalar… Yeniden denemeliyiz birbirimizi anlamayı… Yazıyı, konuşmayı, birlikte dua etmeyi… Bir ağaç altında, ikindi namazında…
Hangi ağaç o!
Bizi altında toplayacak… Yeni ‘söz’ün peşinde olan herkesi, secde kardeşi yapacak…
Ey hakikat!
O zaman bu zaman mıdır?
Ya o ağaç!
Yüzyıllardır tek başına duran, kuşların, kelimelerin evi, hiç kimseyle konuşmayan, bizi bekleyen, secde kardeşlerini, o ağaç, o ağaç…
Ey hakikat!
O ağaç…
Sır içinde kalır söz! Devam edemem sınırın ötesine… Yanarım! Beklerim o zaman… Ağaçların dile gelmesini! Altında, biz secdeye durunca, o ağaç, dile gelir!
Ey hakikat!
Dile gelir o ağaç, altında biz secdeye durunca!
Ve anlarız şimdi, aslında iyilik, kötülük neymiş, şeytan, melek ve insan!
Hakikat neymiş!
Hangimiz çağırırsa, bizi, o ağacın altına, hangimiz bu yüzyılın, ‘yeni’ ‘söz’ünün habercisiymiş anlarız bunu! Anlarız hemen bu hakikati! İşte! Kalbin dili ile! Yazar, konuşur, dua ederiz birlikte…
Ey hakikat! O ağacın altında bekliyor bizi ‘yeni’ kelimeler… Diyorlar ki gelin, toplanın, önce konuşalım, sonra secde ile yükselelim gökyüzüne… Ve yeni dili orada, semada, secdede duyalım ilk defa!
Bu en uzun yolculuğun sonunda, secde kardeşi oluyoruz hepimiz… Dünyaya dönünce, o ağacın altına, toprağın üzerine, birbirimizin yüzü ile aydınlanıyor kalbimiz…
Ey nurlar içinde kalan o ilk ‘söz’… Seni gördük işte ‘sema’da! Seni görene kadar konuştuğumuz tüm sözler boşunaymış… ‘An’ladık bunu… ‘Yeni’ledik o eski dili… O ilk ‘söz’ gibi oldu artık bizim de sözlerimiz… Nur içinde kaldı yüzümüz… Birbirimize bakınca ‘O’nu gördük kalplerimizde… Sırrın ışığını… Sesini… ‘Söz’ünü…
Ey hakikat! Dünyaya döndük işte! O ağacın altında! Cennet’e gittik ve döndük yeniden dünyaya!
Şimdi, yeryüzüne yayılacak her birimiz… ‘Yeni söz’le artık… Cennet’in kelimeleri ile… Birbirimizi daha iyi anlayacağız… Şeytan dışında hiçbir kimse kalmayacak bu ‘yeni dil’i anlamayan! Kalbini bu ‘söz’e açmayan… Sadece şeytan! Ve onun ateşten halkı!
Bu toplu namaz için o ağaç, hangi ağaç, bu dünyada ve Cennet’te!
Ağaçların hikmeti bu! Her ağaç, Cennet’e açılan bir kapı… Ağaçları yalnız bırakmayalım… Onlarla konuşalım… Kitaplarımızı, defter ve kalemimizi alıp, onların serin gölgelerine uzanalım… Bilinmez ki şimdi! O ağaç hangi ağaç bu dünyada! Belki birdenbire konuşur bizimle! Ve birlikte o ilk namazımızı, o ağacın altında kılarız, ‘yeni’ secde kardeşlerimizle!
‘Yeni söz’ için secde kardeşliği… Ama önce kalb temizliği… Gözyaşı ve dua…
Nur-u Muhammed sırrı!
Sonra yeryüzü, gökyüzü ve Miraç!
Her şeyi ‘bir’leyen kalb!
Sözün ‘söz’ü!
Ve işte hakikat!
‘Mehdî’nin birlik sırrı bu! Hayati Sır