Şeytanın oyununu bozmak için secde kardeşliği!
Yazıya başlamak için yüzünü kıbleye dönmek, vakit namazını bitirip kalemi eline öyle almak şarttır!
Yaz o zaman işte! Hele namaz sonrası Kur’an-ı Kerim de okumuşsan ve ‘kalem’i eline almışsan yaz, o ‘bir’ ruhu kaybetmeden yaz…
Ve yazıya başlamadan önce Esma-ül Hüsna’ların hepsiyle kalbi kuşatmışsan, Eûzü Besmele ile ‘kalem’e yol vermişsen, ağacın kâğıtları üzerine sana verilen o ruhun birliği içindeyken yaz işte… O ruhu incitmeden yaz…
Yazının kelimeleri ile sözün kelimeleri farklıdır… Sözün kelimeleri, bu dünya hayatında ölüdürler biraz… Yazının kelimeleri ise ‘kalem’le can bulurlar… O ‘bir’ kalemle elbette… Ve ‘yazı’ bize Cennet’i yaklaştırır… Her an ‘bir’ kelime kadar yakın oluruz Cennet’e, Kur’an-ı Kerim ‘oku’rken…
O zaman Kur’an-ı Kerim dışında başka ‘bir’ okuma yapmaya ihtiyaç var mıdır?
Kalbin ‘oku’yup anlayamayacağı ve Kur’an’la ‘bir’leyemeyeceği hiçbir söz, yazı, mana olamaz bu dünyada… Çünkü Kur’an’ın dışında başka ‘bir’ dünya yoktur… Ama Kur’an’ı anlayabilmek için ‘kalb’in mühürlü olmaması gerekir… Kur’an da, bu dünya imtihanını verebilmiş o salih kullar da Cenab-ı Allah’ın koruması altındadırlar…
Zaman da, okuyan da, ‘oku’nan da, varlık da ‘bir’dir…
Ey ihtiyaç! İnsanın ihtiyacı da bu birliktir işte… Bu ‘bir’liğin artık kurulabilmesidir… Kalbin birliğine en çok ihtiyaç duyacağımız o beklenen zamanın içine giriyoruz belki de… ‘Mehdi’yi bilmek, hidayete ermek için önce kalbi birlemeliyiz… Hem kalbimizi kendi içinde, hem de kalbimizi diğer ‘kalb’lerle birlemeliyiz bir an önce…
Zaman, varlık, söz birlenmeden ‘hakikat’i anlayamayız… Şeytan tüm zamanı, varlığı ve sözü parçalamak için bunca yıl çalışıp çabaladı… Ama bir kalbi yoktur onun! İşte şimdi ‘kalb’in birliği içindeki insan, şeytanın tüm oyunlarını bozacaktır…
Bunca zaman ‘kalb’in içinde saklanan ‘insan’ın artık kalbinden dışarı çıkacağı zaman yaklaşmaktadır…
Mağarada uyuyan o ‘insan’, kalbinden dışarı çıkacak ve şeytanın tüm oyunlarını bozacaktır…
Yaratılışın kelimelerine yer değiştirtmek için uğraşan şeytan, tüm dünya düzenini bozmak için elinden gelen her şeyi yaptı bugüne kadar… Yediklerimize içtiklerimize, şuuraltımıza, evlerimize, yatak odalarımıza, ceplerimize kadar girdi… Ateşten putlarla birlikte yaşar hale getirdi insanlığı… Günlük bilgilerin çoğunu elimizden aldı, kendi üzerinde depoladı… Ve sonra o sanal bilgiler üzerinden tehdit etti tüm dünyayı… Her yerde, her konuda ‘kaos’ çıkarmak onun son hedefi şimdi… ‘Kaos’u o yönetecek yine… Her an dünyanın gündemini değiştirecek… Medyum medya ona hizmet etmek için var nasıl olsa… Her sabah uyandığınızda yeni bir mesaj bombardımanı altında kalacaksınız… Herkes şaşkın, ürkek ve korku içinde debelenip duracak… Kişisel tarihinize bakmaktan yorulacaksınız… Bugüne kadar yaptığınız kötülüklerin ortaya çıkmasından korkarak, geleceğinizin nasıl şekillendiğini bile fark edemeyeceksiniz… Oysa geleceğinizi ‘şeytan’ şekillendirmeye çalışıyor… Size diyor ki geçmişinizde benimle çok yakınlaştınız, beni kullandığınızı sandınız, şimdi de ben sizi kullanmaya başlıyorum artık… Ve görünüyorum işte! Hepiniz bu dünya hayatında benim kölemsiniz! Çünkü benim size sağladığım imkânları kullanmaktan vazgeçemiyorsunuz… Sigaralar, kolalar, bağımlılık yapan haplar, cep telefonları, mikrodalga fırınlar, her mevsim iştahla yiyebileceğiniz plastik domatesler, çilekler, genetiği değiştirilmiş tüm organizmalar ve her an, her yerde, her ortamda seyretmekten vazgeçemediğiniz ateşten ekranlar…
Seyredin o zaman tutsak edildiğiniz o ateşten ekranların içinden şimdi beni… Size sağladığım o kolaylıklar içinden her an size göstereceğim kendimi…
Ey ihtiyaç! Kalbin birliğine duyulan ihtiyaç! Ey mağara sakinleri! Zaman bu zaman değil midir artık? Sizlerin de mağaralarınızdan dışarı çıkıp, şeytana görünme vaktiniz gelmedi mi?
Ey secde kardeşleri! Söyleyin, zaman bu zaman değil midir?
Kalbin ruhu size ne söylüyor?