Dünyadan uzaklaştık!
Neredeyiz 'biz'? Soru yok! Bilmez ki ağaçlar... Neresidir dünya! Ve burası! Şu an! Yok! Yok ey okur! Sonrası yok! Bundan sonrası! Yazmak gelmiyor içimizden... Onca yazı! Kitap! Sesleniş! Ne kadar az duyan varmış! 'Bir' cevap veren! Bu dille! En içinden kalbin... Vahyin! Yeni 'bir' tebliğ diliyle... Yalnızlık! Elbette Allah'a mahsus! Cenab-ı Hak varken 'biz' hiç yalnız olamayız! Bizim üzüntümüz! Hicap duymamız... Rabbimize layıkıyla salih 'bir' kul olamamaktan! Yazık! Çoğalamıyoruz... Saf tutamıyoruz... Öylesine dağınık ki! Akıl! Kalp! Cüz! Külli 'bir' okuma yok! Tevhid Aşkıyla... Rabbim affet! 'Biz'! Sana layık 'bir' ümmet olamadık! Bundan sonrası dua! 'Bir' araya gelebilmeliyiz artık! 'Oku'yanlar... Okuyabilenler... Demeliler ki 'biz'e! Hazırız! O zaman dönebileceğiz inşaallah... Yoksa! Toprakta! Kalacağız... 'Ateş-ten ekran'lara dönemeyeceğiz... Gökyüzü bizi bekliyor... Seyretmemizi... Issız! Işıksız bir gece! Sadece yıldızlar... Milyarlarca! Harf! Kelime! Şiir! Dua! Rabbim sana şükürler olsun ki bize böyle geceler nasip ettin... O yıldızlı gök o kadar yaklaştı ki! Bizi içine aldı! Uyumadık! Sabahı ettik! Sonrası daha muhteşemdi! O dağın karşısında! Gün ışırken... Kırlangıçlar uçarken çevremizde... Keçi çıngırakları ve horoz sesleri... Kekik kokuları arasında! Gökyüzünün renkten renge girişiyle defalarca şükrettik... Dedik ki orada! O yalnızlıkta! Rabbim! Belki de hiç yazmayacağız artık! Sadece seyredeceğiz! Bu sonsuz şöleni! Hiç bakmayacağız 'ateş-ten ekran'lara! Gazetelere! TV'lere! Hiçbir 'şey'e! Sadece 'hakikat'i! Kalbimizdeki saflığı belki yine... Yeniden! Bu ıssızlığın içinde keşfedeceğiz! Geri dönebilmek için... 'Bir' ihtiyaç olmalı 'biz'e! 'Bir' çağrı! 'Bir' hakikat birliği! Yoksa! Kaybolduk! Unuttuk! Geri dönüş yollarının hepsi kapanmış... Belki de 'bir' çocuk! Önümüzde! İlerde! 'Biz'e bakıyordur... Çağırıyordur... Gel 'hayati sır'! Bundan sonrası masumiyet sırrı! 'Dünya' yok! Gelir miydiniz? Yoksa 'biz'i! Dünyaya mı çağırırdınız?
Hayati Sır