Nurların ateşten zamanı
Kalb bile fark etmiyor daha seni… O kadar önce başladı ki bu sahipsiz duygu… Cennet’ten de önce sanki… Bütün kelimelerden önce… Ben seni...
Aşkın ateşi, kelimelerin sonu, anın hakikati…
Kâğıtların arasında kan gibi dolaşır yazı… Her yaratılanı birbirine bağlar… Kelimelerin yerlerini değiştirme çabası şeytanın bu birliği...
Melekle şeytan arasındaki zaman farkı
İncinmelerimizin kabalığa dönüştüğü yerdeyiz… Yaratılan bu kadar incinmemeli… Yaratılış çaresiz kalır o zaman… Hiç incitilmemesi gereken...
Ölmeden önce huzura kavuşuyoruz
Kendi acın bittiği an insanların acılarını artık hissetmiyorsan vicdanında hainsin… Bir eyleme geçmiyorsan haksızlıklar karşısında...
Burada, Cehennem’in Cennet’inde…
Neyi bekliyor saat… Duracak, durmuyor… İlerliyor durmadan… Neyin işareti bu sayılar… Bir iki üç ve… Sayının sonu… Sayının sonu var mı?...
Dünyanın sözü bizi oyalamasın
İniyor gecenin kelimeleri yalnızlığın kemikten tahtına… Söz olur diyor, konuşursam… Yazmam bir daha… Düşünmem… Sadece o kelimelerin benim...
İnsanın yüzü Cennet'in kapısıdır...
Hikmetli bir söz duyduklarında, birdenbire, tam o sırada ağaçların dallarının arasından yüzlerce kuş havalandığında, süt kokan çocuklar...
Cennet’te yeniden iki sevgili olmak…
Başlıyor… Acılar toprağa gömüldü… Hepimiz yeniden doğmuş gibi masum olduk… Ve şöyle düşündük; bu kötülükleri ancak bir çocuğun...
Yüzüm görünmez olur…
Dilin tekbiri ile kâinat yüzünü gösterir sana… Manyetik örtü aradan çekilir ve kelimelerin sahibini görürsün… Cennet’ten de öte… Sana...
Çocukluğum, cennete dönüyor…
Sabah uyandığımızda şükürle başlamalıyız güne… Güneşin ışıklarının gezinmesi yüzümüzde… Bizi okşaması masum sıcaklığın… Pencere önündeki...