

‘Mehdi’lik hâli!
‘Söz’ bitti! ‘Hâl’ başladı artık… Ya o hâlin içine girdik hepimiz ya da kaybolduk! Kelimelerimiz birbirini doğruladı iyilikle… Cennet’in...


‘Mehdi’ ya gelmezse!
‘Mehdi’nin geleceğini kim bilebilir! Bir ‘kalem’! Harflerle, kelimelerle çağırır onu dünyaya… Yaza yaza çağırır Cennet’ten… O’nun güzel...


‘Mehdi’ ve ‘gelecek’!
‘Mehdi’nin birlik sırrı! Gelecek olan ‘iyilik’! İyileri bir araya getirecek önce! Alınlarında secde izi hepsinin! Tanıyacaklar...


Sözün ‘söz’ü ve ağaçların hikmeti!
Yeni bir dil gerekli… Bu yüzyılda! Sanki eskide kaldı tüm konuşmalar… Yeniden denemeliyiz birbirimizi anlamayı… Yazıyı, konuşmayı,...


Secdenin kelimeleri
Zamanı iyi kullanmalıyız… Size söylüyorum! Hayrı ve barışı dünyanın her yerine yayabilmek için hiç durmadan çabalayan kardeşlerime… Size!...


O zaman bu zaman mıdır yoksa?
Hemen yazmalıyım, hemen, hemen! Zaman yok artık! Birbirimizi anlamak için zaman iyice daraldı… Kendi aslını bilmeyen, tanımayan, aramayan...


Kalbin içindeki nurlu dağ!
Haklısınız! Ölümün arzu dolu çekiciliğini konuşamayabilirsiniz, kendini yalnız hissetmeyen biriyle… Hele yapayalnız kalmamışsa daha…...


Varlık, yokluk, ya sonra!
Ya kalem yazamasaydı! Akıl, yazması için komut verseydi ve kalb onu dinlemeseydi! Ve kalem yazmasaydı… Manevi mürekkebi dolmasaydı...


Ey hakikat!
Yazıyorum işte… Gecenin kıyısında, sabahın başlangıcında… O iki arada… Karanlık ve ışık… Ölüm ve hayat… Varlık ve yokluk… O anın içinde,...


Kâinatı ‘oku’mak için son günler!
Zamanın ‘yazı’ ile imtihanı… Bütün ağaçlar bizden hesap soracaklar… Harfler, kelimeler, çocuklar, hepsi… Rüzgâr, yağmur, kar, bizden...